20 Şubat 2009 Cuma

Let's talk about football





Sert futboluyla tanınan İtalyanlar’ın Serie A’sında yer alan birçok takımda uzantı olarak kullanılan “Calcio” kelimesinin İtalyanca’da hem futbol hem de tekme kelimelerinin karşılığı olduğunu,

Bayern Münih Başkanı Uli Hoeness’in Christoph Daum’a karşı açtığı kokain davası henüz sonuçlanmamışken, Almanların muhalif takımı St. Pauli taraftarlarının “Ben de Daum’la birlikte kokain içtim. Malı da Honess’ten aldık” diye imza kampanyası başlattıklarını,

Snatch filminin ünlü yönetmeni Guy Ritchie’nin futbol üzerine olan ve İngiltere Milli Takımı eski kaptanının hapishaneye düşmesini konu alan Mean Machine isimli bir filme sahip olduğunu,

Abidin Dino’nun İngiltere Dünya Kupası zamanında yaptığı resimlerin Yapı Kredi Yayınları tarafından piyasaya sürüldüğünü,

Chelsea başkanı Roman Abramovich’in dini inancı Musevilik nedeniyle İsrail’in işçi sınıfı takımı Hapoel Tel Aviv ‘i satın almak istediğini fakat Tel Aviv kulubünün politik duruşları nedeniyle buna karşı çıktığını,

Futbolda kaleciye pas (nam-ı diğer geri pas) kuralının çıkış noktasının 1992 Avrupa Şampiyonasında finalde gol attıktan sonra Danimarkalı defans oyuncularının sürekli oyunu rölantiye almak ve futbolu çirkinleştirmek adına topu kalecileriyle oynamalarından kaynaklandığını,

ABD Milli Takımı futbolcularından Pablo Mastroeni ve Chris Albright’ın Seattle’dan çıkan - en büyük olamamış grunge grubu - Pearl Jam aşığı olduklarını ve “Black”i coverladıkları bir performansa sahip olduklarını,

2004’te tam 24 yıl aradan sonra Avrupa’da yeniden sahaya çıkan Afganistan A Milli Takımının İtalya’da Serie B takımlarından Verona ile Kabil’deki bir hastane yararına düzenlenen özel maç için İtalya’ya geçmesinden sonra takımın 9 oyuncusunun üzerlerinde pasaport taşımamasına rağmen İtalya’ya mülteci olarak sığınmak adına kamptan kaçıp kayıplara karıştığını,

La Liga Takımlarından Deportivo La Coruna’nın her maçta en az bir Türk bayrağı açmasının sebebinin ezeli rakipleri Celta Vigo’nun onlara hakaret amacıyla Türk lakabı takmasına dayandığını fakat La Coruna kentinin bunu bir hakaret olarak algılamak yerine ‘’Türk gibi güçlü’’ diyerek bu bayrak açma olayını zamanla bir stadyum ritüeline dönüştürdüğünü,

Şampiyonlar Liginde Deportivo La Coruna’ya 4 gol birden atarak tarihe geçmeyi başaran Hırvat golcü Dado Prso’nun 20 yaşlarında aylık 600 Euro’ya Hırvat Liginde oynarken Dinamo Zagreb ve Hajduk Split’ten teklif alamamasına içerlenip valizi topladığı gibi Fransa’ya gittiğini, burada 2. Ligde başlayan kariyerinde 4. Lige kadar düştüğünü ve hatta maddi yetersizlikten bir oto kaportacıda işçi olarak çalışmaya başladığını, otuzlu yaşlarında bir maçta atığı 4 golün kariyerinin dönüm noktası olduğunu,

1998 Dünya Kupasında öncesinde organizasyonun ülkesi bile belirlenmemişken bir demeç veren Fransız Milli Takımı oyuncusu Emanuel Petit’nin 98 Dünya Kupasının Fransa’da yapıldığını, finalinde Paris’te inşa edilen yeni bir stadyumda oynandığını ve Fransa’nın 2-0 kazandığını söylediğini ve bunun üzerine bu rüyanın yeni inşa edilen Stade de France'da Fransa-Brezilya final maçının 90. dakikasında Emanuel Petit’nin skoru 3-0’a getirene kadar tıpatıp gerçekleştiğini,


Mohammed Kallon’un Inter’de oynarken doping testinin pozitif çıkması sonucu AC Milan taraftarlarının açtığı “dopo 15 anni finalmente qualcosa di positivo: Kallon” – Inter’de 15 senedir ilk defa bir şeyler pozitif: Kallon – şeklinde bir pankart açtığını,

0.914 metreye karşı gelen İngiliz ölçü birimi “yard” ın dilimize tuhaf bir geçiş hikayesi olduğunu, kalecinin dokunulmazlığa sahip olduğu dikdörtgen alanın İngilizce’de “6 yards” olarak söylenegeldiğini ardından Türkçe’de “altı pas” olarak terimleştiğini yani bir “yard”ın bir “pas”a (!) tekamül ettiğini ,

Her genç Uruguaylı gibi futbolcu olmak isteyen ama daha sonra kendi söylemiyle iyi bir futbol dilencisi olabilen Gölgede ve Güneşte Futbol kitabının yazarı Eduardo Galleano’nun her maçtan önce şapkasını açıp “ Tanrı aşkına güzel bir maç, lütfen!” diye dilendiğini ve futbol için ateisti olmayan tek din yakıştırmasını yaptığını ,


İngiltere'de bir evin peş erkek evladı olan Kelvin , Derek , Wayne ,Frank James ve Allan Clarke kardeşlerden her birinin İngiliz Profesyonel futbol liglerinde top koşturarak belki de inanlmazı başardığını ,


BİLİYOR MUSUNUZ ?

1950-1951 sezonunda Palermo forması giyen Şükrü Gülesin ise İtalya'da forma giyen ilk Türk oyuncusudur. Kariyerinde 226 gol bulunan isim bunların 32 tanesini direk kornerden kaydetmiştir. İtalya'da Palermo forması giyen bir diğer efsanemiz de Metin Oktaydır.












“Kendimi sadece tiyatro salonunda ve futbol maçlarında tıklım tıklım dolu bir stadyumda masum hissedebiliyorum.” – Albert Camus

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder