20 Şubat 2009 Cuma

Giresunspor'da Yeni Yönetim ve İlk Maç ORADAYDIM



Giresunspor-Boluspor maçı tam da yeni yönetimin başa gelmesinin 2 gün sonrasına denk gelmişti. Herkes heyecanla bu maçı bekliyordu. Ben de oradaydım.


Giresunspor'da bir kaos havasının ardından Olgun Aydın Peker'in başkanlık koltuğuna oturmuş, Sinan Engin asbaşkan olmuş ve bu haber medyaya bomba gibi düşmüştü. Olgun Aydın Peker, Sedat Peker'in manevi oğlu , Sinan Engin ise futbolun antipatik figürü olarak dikkat çekiyordu. Medyada olumlu ve olumsuz yansımalarını okumuştum ama peki ya durum Karadeniz kıyısında nasıl yankı bulmuştu ? Hem de yeni yönetim eşliğindeki ilk maçlarında 2005 Mayısından bu yana tribün kardeşi oldukları Boluspor'u karşılıyorlardı. Oldukça ilgi çekici bir atmosfer var dedim ve merakıma yenik düşüp Eskişehir'den yola koyuldum.

Giresun'a vardığımda saat 10.30 idi. Kurban Bayramı arefesindeydik. Sokaklarda tribün grupları toplanmaya yeni yeni başlamış ve hava ise mevsime inat güneşliydi. Masmavi bir Karadeniz merhaba demişti kente iner inmez. Öyle bir kent ki Giresun insan o sahil kenarında bir başına yürürken tanımını bile kaybediyor. Sahil turunun ardından soluklanmak için bir yerde sıcak çay ile güne başlamanın geride bıraktığım uzun yolculuktan sonra iyi bir fikir olduğunu düşündüm. Kahvaltımı ederken Giresunsporlu bir taraftarla tanıştık ve bana bu maçı kazanacaklarını hatta ilk defa bir maç öncesi kendilerinden bu kadar emin olduklarından bahsetti. Nedenini sormamla birlikte yeni yönetime duyulan güveni anlamaya başlıyordum.

Kahvaltının hemen ardından tribün gruplarının toplandığı bir lokalde taraftarlarla konuşmaya gittik. Stadın hemen çevresinde yer alan bu lokalin karşısında bir iddaa bayii vardı. İnsanlar o gün Giresunspor'un yanına üç maç arıyorlardı. O iddaa bayiinde bir başka futbol dergisinde yazan Ankaralı Uğur adında bir üniversiteli arkadaşımla tanışma fırsatı buldum. Taraftarlarla biraz sohbet ettikten sonra stadın yolunu tutmuştum.

Maç öncesi stadın çevresinde heyecanlı bir kalabalık toplanmıştı. Bayram arefesi olduğu için gurbetçi sayısı ile birlikte stat normalden daha fazla bir doluluğa sahip olacaktı. Bursalı Çotanaklar , Marmaralı Çotanaklar ve Genç Çotanaklar bayram ziyareti için kentteyken stadın yolunu tutmuşlardı. Kimle konuşsak yurdun bir yanından bayram ziyareti için gelmişti. O an ailelerinin yanında olmak varken Atatürk Stadında büyük bir aile yaratmayı seçmişlerdi. Giresun'un ilçelerinden de takıma büyük destek vardı. Göreleli gençlerden oluşan şehir merkezi dışında kalan tek organize tribün grubu Uçbeyleri de maç öncesi oradaydı. Uçbeyleri'nin başını çeken tribün lideri Serkan ile konuştuğumda her hafta tribünü yalnız bırakmadıklarını ve deplasmanlarda dahi takımı desteklemek için onca yolu gittiklerinden bahsetti. Bozüyükspor ve Bilecikspor'un düşmanlığını düşününce insan öykünüyor bu tabloya ister istemez. Kentin 60 km uzağında ki bir ilçeden çıkıp takımını bu denli destekleyen bir tribün liderini görmek futbolun saha dışında kalan dünyası için oldukça umut verici diyorsunuz. Serkan kısa konuşmamızda maç öncesi Bolu tribününün davulcusu olan Yasin'in parmaklarını kaybettiği iş kazası için üzüldüklerini ve büyük geçmiş olsun dileklerini de eklemeyi ihmal etmiyordu.

Biletleri alıp o gün beni yalnız bırakmayan çocukluk arkadaşım Reşitle turnike kuyruğuna girdik. Uzun kuyruğun en arkasındaki bekleyiş can sıkıcı olsa da beklemeye değerdi. Stada girdiğimde henüz tamamen dolmamış olsa da maratonun ortası ise tıklım tıklımdı. Tribün ateşinin orada alev alacağını kestirmek güç olmadı. Direk oraya koğuşlandık.

Eskişehirspor tribünlerinde Ivesa veya Serdar Özbayraktar'ın gerçekleştirdiği üçlü çekme seremonisini bu tribünde taraftarların içerisinde ismen bilinen simalar yapıyor ve ortam sıcak ve samimi bir hal alıyordu. Kale arkası fotoğrafçısının hafta içi doğan oğluna bile tezahürahat yapacak kadar içten ve birbirini tanıyan bir tribünü vardı Giresunspor'un.


Maçın başlaması ile birlikte tribünlerde göze çarpan en önemli unsur Boluspor formaları ile Giresunspor formalarının omuz omuza duruyor olmasıydı. Herkes takımından bir şeyler bekliyordu. Maçın başında Giresunspor'un verilmeyen penaltısı hakeme karşı tribünün cephe almasına neden oldu. İlk yarının en önemli pozisyonu da oydu. Devre arası olduğunda herkes çay almak için maraton tribününün deniz tarafındaki bölümüne yürürken inançsızlık hakimdi. Maç berabere bitecek gibi duruyordu. Amerikan filmlerinde beklenen ama bir türlü gelmeyen süper kahramanı bekliyor gibiydi tribünler. Çoğu insan bu kahramanın yedek kulubesinde oturan Anton Alex olduğuna inanıyordu.

İkinci yarı kondisyon eksikliği dikkat çekti ev sahibinde ve Boluspor'un direkten dönen bir topu vardı. Milli Takım eski kalecisi Metin Aktaş ikinci yarının ilk 15 dakikasında Boluspor forvetlerine kalitesini ispatlamıştı. İkinci yarıda düğümü çözmek için iki teknik adam da sihirli ayaklarını oyuna davet ediyordu. Giresunspor'da Anton ve Boluspor'da Ilgar Gurbanov son 15 dakikada sahadaydı. Ama bu isimlerden Anton Giresunspor'a bir hareket getirse de art arda bulunan pozisyonlara rağmen beklenen gol gelmiyordu.

Dakikalar sekseni işaret ediyordu ve Karadeniz'in mavi suyunun üzerine siyah bulutlar gelmeye başlamış, havada kararmaya yüz tutmuştu. Giresunspor tribünlerinde çekirdek tüketimi maksimuma vurmuşken o an mucizevi bir şey oldu. Sete maç başından beri hiç çıkmayan tribün lideri Optik çıktı. O an tüm tribünün atmosferi değişti. İşte filmin finali diye bağırıyordu sete çıktığında Optik. Kale arkasından başlayarak tüm stat bir kahramanı alkışlıyor gibiydi. Adeta her şey bir tarafa konmuş sahada oynanan futboldan çok bu kahramanının direnişine hayran bir şekilde bağırıyordu insanlar. Arenada gladyatörün meydan okuması gibi meydan okuyordu. O an eğer o sete çıkmasaydı Optik , bu maç asla kazanılamazdı. Bu cümleyi kuran bir çok taraftar vardı. Tüm o hengamenin daha 5 dakika içinde sahaya yansıması ve topun ağlarla buluşması maçın kahramanını belirliyordu: OPTİK

Maç bittiğinde hava artık iyice kararmıştı. Tüm tribün inat edercesine stattan ayrılmıyor ve Başkan'ı çağırıyordu. Olgun Aydın Peker maratonun önüne kadar gelip eliyle tribünleri selamlıyor ve taraftarın sevgilisi oluyordu. Düşününce aslında dört koldan bastıran futbol oligarklarının arasında Olgun Aydın Peker bir şansı hak ediyordur belki de. En azından samimi gözüküyordu hem saha kenarında hem de demeçlerinde. Son bir kez tabelaya baktım. “ Giresunspor:1 Boluspor: 0 ” yazıyordu.

Daha sonra hamsi ve mısır ekmeği yedik. Giresun Kalesinden Karadeniz'in tek adası olan Giresun Adasına baktık. Akşamdı zaten. Pek bir şey göremesek dahi güzel bir tat bıraktı dimağımızda. Günü herkes mutlu tamamlamıştı.Herşey bitti derken küllerinden yeniden doğan ve 17. sıradayken Süper Lig seslerinin düşük desibelle de olsa fısıldandığı kente misafir olmuştuk. Giresunspor'un bu sezon ki kırılma maçına tanık olmuştuk. Bir futbolsever daha ne isteyebilirdi ki ?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder