30 Mart 2010 Salı

Les Ferdinand



Beşiktaş formasıyla hiç izleyememek içimde büyük uktedir abiyi. Alan Shearer, Andrew Cole, Robbie Fowler, eski Thierry Hennry, Michael Owen, Jimmy Floyd Hasselbaink , Teddy Sheringham, Dwight Yorke ve Robbie Keane ile birlikte Premier Lig denince akla gelen ilk 10 golcüden biridir.

Premier League'in ilk 5 sezonunu domine etmiştir. İlk Premier League sezonunda Teddy Sheringham'ın arkasından en çok gol atan oyuncu olmuştur 20 gol ile. Bir sonraki sezon QPR formasıyla 16 golü vardır yine ligde. 94/95 sezonunda ise Alan Shearer ve Robbie Fowler'ın ardından en çok gol kaydeden oyuncu olur. Jurgen Klinsmann, Teddy Sheringham ve Andrew Cole gibi isimleri gerisinde bırakır. 95/96'da Newcastle'a geçer. Blackburnlü Alan Shearer'ın ve Liverpoollu Fowler'ın ardından ligin en çok gol kaydeden 3. oyuncusu olmuştur.96/97'de ise artık taraftarınıon Shearer adında yeni bir sevgilisi olmuştur. Alan shearer'ın gölgesinde kalır ve 16 gol kaydeder. Yine de ligin en çok gol kaydeden 6. ayağıdır ama Shearer'ın gelişinden sonra takımdan gönderileceği de bellidir. Soluğu Kuzey Londra takımı Tottenham'da alır. Bunu az buçuk bir önceki sezon 2 maçta Ian Walker'ı 4 kez avlamasına bağlamak mümkün.

En son 2000/2001 sezonunda lige ağırlığını biraz olsun koydu. Sergei Rebrov'la bir ivme yakaladılar. 2001/2002 senesi ise üst düzey futbola veda senesi olur sanılıyordu. Yıllardan sonra Sheringham'la yan yana geldi iki veteran ve o sene Ferdinand ligde 9 kupada 6 olmak üzere 15 gol kaydetti. 2002/2003 senesinde Tottenham'da tutunamayan Ferdinand ligin ikinci yarısında West Ham yolunu tutar. Joe Cole, Kanoute ve Defoe gibi bugünün futbolunun önemli figürleriyle aynı formayı ıslatarak son deminde ufak ufak perdenin arkasına saklanmaya başlaması beklenir. Fakat o da ne! Futbola susamışlığı bitmeyen efsane bir senede Leicester formasıyla Premier Lig'de Mustafa İzzet'in takım arkadaşı olacaktır. 2003/2004 sezonunda Leicester formasıyla inanması zor ama 12 gol atar ligde. Ligin yıldızı Ruud Van Nistelrooy o sezonda 20 gol atmıştı mesela.

Zamana meydan okuyan Ferdinand 2004/2005 sezonuna Bolton formasıyla başlar. Artık son sezonudur ve Premier League'deki son golünü 11/09/2004'te Tim Howard'ın koruduğu Manchester United kalesine atar. 38 yaşında Premier Lige veda eder. Yarım sezonda Reading ile oynar ve daha sonra hiç süre almayacağı Watford ile faal futbolculuk hayatını 40 yaşında sonlandırır.

Şu an ise Tottenham'ın forvetlerinin koçluğunu yapmaktadır. Yüzü biraz olsun gülümsemiştir Wigan'a 9 gol atarken öğrencileri..

Hala beşiktaş der, İnönü der durur. Unutmamıştır burayı tuhaf bir şekilde. Niceleri ekmek yedi oysa ki ve arkasına bile bakmadan çekti gitti.

Kapalı açıktan bir ses duyulur inceden yine ; haydi ferdi zamanı geldi der. Sen dilimizi bilmezsin ama futbol tanrısı kulağına üfler ne istendiğini..

İzleyemeyip özlediğim nadir futbolculardandır. İnsan hiç görmediği bir şeyi özler mi ? Özlüyor işte, Metin Oktay'ı da özlersin, Lefter Küçükandonyakis'i de.. Ferdinand'ı da özlersin..

Colin Kazım Richards



Çok az kişinin bildiği bir hikayesi vardır Kazımın. Brighton Albion taraftarının teki takım Championship'e geri döndüğü sezon ligin sponsoru Coca Cola'nın düzenlediği bir yarışmayı -loto- kazanır ve o yarışmadan kazandığı para ödülü ile kulübe League 2'nun parlayan yıldızı Colin Kazım Richards'ı armağan eder. 250.000 pound gibi bir bedelle 4. klasmandan oyuncunun biri tribünden bir taraftar vasıtasıyla transfer edilir. O dönemde de takımın başında çok saygı duyulan bir ''b'' sınıf menejer var. Mark Mcghee'den bahsediyorum. Kendisi küme düşmeme mücadelesi gösteren Motherwell'i ilk sezonunda Uefa Kupasına göndermiş, Brighton Albion'u ilk sezonunda Play-off sonucu Championship'e yükseltmiş birisi. Şu an Aberdeen'in başında, hani şu olaylı maçta Glasgow Rangers'ı 1-0 yenen takım.

Neyse gel gelelim, aradan zaman geçer ve Mark Mcghee ile Colin Kazım Richards'ın yolları ayrılır ve Kazım Sheffield yolunu tutar. Daha 2 yıl geçmeden Brighton Albion taraftarları eski oyuncularını Avrupa'nın en prestijli turnuvalarından birinde yarı finalde görür. (Euro 2008). haliyle sorarlar : '' Mcghee bu yıldızımızı neden kulüpten gönderdi ? ''

Sky Sports alır eline mikrofonu ve o dönem Motherwell'in başında olan Mcghee'nin ofisine bu sorunun cevabını almaya gider. Şunları söyler başarılı İskoç teknik adam :

''Kazım'ı Brighton'a getirdik çünkü onun potansiyelinin farkındaydık ama o çalışılması imkansız biri çıktı. Onun potansiyeli hariç herhangi bir olumlu cümle kuramıyorum kaldı ki hala belli bir potansiyele sahip. Nasıl oluyor da son 4'e kalmış Türkiye Milli Takımının içerisinde yer alıyor bilmiyorum ama Sayın Terim onları son 4'e taşıdığına göre ne yaptığını biliyor olmalı. ''

ve ekliyor :

''Henüz onu 10 metreden uzağa başarılı pas yaparken görmedim.''

İskoç bir teknik adamın bir İngiliz takımının başındayken istemediği bir oyuncu olduğu için İngilizlere ayrı bir sıcak geliyor kazım ve o da bunun farkında olacak ki ''Eğer yarı finalde Almanya'yı yenersek bu İngiltere için de bir zafer olacaktır. '' diyerek artı puanını topluyor.

Kısaca, kendisi yeteneklerinin farkında olan disiplinsiz bir futbolcudur. Bu noktada iki farklı bakış açısı ortaya çıkıyor. Bunlardan ilki Sergen Yalçın'a ya da Paul Gascoigne'e duyulan sempatiye yakın bir eksende can bulurken diğeri ise Ceyhun Eriş'e duyulan hoş görüsüzlüğe yakın bir eksende can buluyor.

Yılmaz özdil gibi bitirmek için can atıyorum şu an ve o şekilde bitiyorum.

***

seçim sizin...

***

ilgili link :

24 Mart 2010 Çarşamba

Çizgi Dışı




" one way or another i'm gonna find ya i'm gonna getcha getcha getcha getcha'' diye roberto carlos garıdan gızdan kaçarken pafrüm reklamında duyduğunuz dostlar bir BLONDIE klasiğidir. Blondie'nin vokali Deborah (Debbie) Harry ise bir stil ikonudur. Şöyle ki :






Hani tamam taparcasına sevmiyordum ama hani grubun çıkış noktasında bir punk temeli olması bile sevmeme yeterdi bu kadını. (new wave deme hemen oradan çakarım ağzına tokadı) .Şimdi bu kadının şu hale gelmiş olmasını alayınız yan yana gelseniz bana açıklayamazsınız .





Ha desenki bana 65 yaşındaki bu nineyle beraber olmak ister misin ? 70 lerde olsam tanrının bir lütfu derdim. 80 lerde olsa Kenan Evren (*) Türkiyesinden bir solcu olur yanına kaçar idim. 90 larda olsa hala gideri vardı. 45-50 yaş arası valla şu halimle gelsin varım ben yani. Sat gel gözüm yok para pulda Debi.

Ama yaş olmuş 65 be Debby'cim ! Yürü git işine. Kırışıklar var artık o gül yüzünde oh Debbie ! Can Debbie ! Yar Debbie !


(*) 80ler Türkiyesinde 12 eylül vurgusu yapmak yasaklansın. Kendimden tiksindim yazarken ama sonra silmedim. Bir de lütfen ciddi gözükmek için bu ucuz numaralara başvurmayalım artık topluca. Yani ne bileyim sal gitsin hocu. Komediden bahsederken trajedi ve komedi aslında iç içedir diyen ilk kimi görürsek ağzının orta yerine indirelim şamarı. Evet yapalım bunu.