23 Nisan 2009 Perşembe

Çok sevdik be olm seni !




Ajax benim jenerasyonum için futbolun çekirdeğinde yer alan gizli bir cennet gibiydi. Evveliyatında Van Bastenler; sonra Davidsler, Seedorflar, Overmarslar ve hatta Van Der Sar.. 1995 Şampiyonlar Ligi Finali çok uzak değil.Çok net hatırlıyorum o dönemi ve o maçı.. Finidi , Litmanen harici tüm takımın altyapıdan yetiştiği ve ciddi anlamda endüstriyel futbola karşı bayrağı en tepeye diktikleri zamanlar...

Patrick Kluivert de o dönem için ilginç bir yıldızdı benim için. Çok sevimli gelirdi çocuk kafasıyla. Babam Galatasaraylıydı ve ben ona inat Beşiktaş'ı tutardım ilkokul öğretmenimin ana sınıfında ısmarladığı bir vişne suyu ve simitin hatrına.. Sözümü tutacağıma delikanlı sözü vermiştim o simit ve vişne suyu elimdeyken çünkü.. (Eskişehirspor'u şu an Beşiktaşlı kimliğimin çok çok çok önüne koyuyorum. Hafta sonu Eskişehirspor tribününde olacağım Beşiktaş'a karşı sesimi yükselteceğim orası ayrı.)

Şundan girdim bu muhabbete Kluivert'ı emin olmamak ile birlikte sanki ilk kez Beşiktaş'a karş forma giyerken tanımıştım. Tam olarak maç neydi , nasıldı hatırlamıyorum. Ama sanırım Gordon Milne dönemiydi. Beşiktaş yenilmişti. Netten kontrol edip yazının tadını kaçırmak istemiyorum.

Ne olduysa daha 28 yaşında Newcastle United'a imza atmasıyla işler tersine döndü ve efsane Kluivert gitti ve bir tutunamayan ile karşılaştık. Ama işte İlhan Mansız'ı sırf Senegal maçında attığı golden sonra çocuklar gibi koşarken yüzündeki gülücük yüzünden sevenler olabileceği gibi ben de bu adamı şu yukarıdaki kare için sevebilirim. O kare oyuna sonradan girdiği 95 Şampiyonlar Ligi finalinde golü atıp 19 yaşında prestijli bir kupayı ilk kez tuttuğu ana denk gelir.

Şimdilerde ise 32 yaşında Patrick ve teknik direktör olmak istiyor seneye. Şu an belgeleriyle uğraşıyor ve bir yandan Az Alkmaar forvetlerine yardımcı oluyor. Az Alkmaar'ın antreman sahasında yeni bir kariyerin başlangıcına imza atıyor. Yolun açık olsun Patrick , yolun açık olsun.